10 Eylül 2019 Salı

Bir zarf, bir makale... Wallerstein ve bir güzel anı

Kuzey yarımkürede yazın son günü önemli bir politik düşünür ve teorisyeni üzerine çok düşündüğü bu dünyadan uğurladık... değerli Immanuel Wallerstein'ı... son anlarına kadar düşünmeye ve üretmeye çalışan bir büyük aklı...

Ama hayır; size onun akademik çalışmalarından, siyasi duruşundan, politik ve ekonomik teorilerinden, analizlerinde ve öngörülerinden, tartışmalardan bahsetmeyeceğim. Her temas iz bırakır misali; ilgisi ve nezaketi karşısında saygımı ve sevgimi benimle sonsuzluğa taşıyan küçük bir anımın büyük bir parçası oldu Wallerstein. Bazı temaslar değerli anılar olarak sizinle birlikte yaşar ve hayatı yorumlamanıza güzel örnekler oluşturur... hele ki güzel örneklerin azlığının çok olduğu bir dünyada, değeri elbet büyük olacaktır.





Yıllar önce... 2002 yılıydı hatırladığım; master tezinin yazımı öncesi tez hazırlığı kapsamında bir çalışma yapmam gerekiyordu ki bu çalışma genelde tez konusuna yakın seçilir ve bu süreçte de kaynakçayı oluşturacak kaynaklar bir anlamda hazırlanmış ve incelenmiş olur. Ancak planladığım tez geniş bir teorik alan ve o dönemde sınırlı kaynak içeriyordu ayrıca her zamanki beni çok yoran merakım biraz daha dar, kaynakçası görece kolay oluşturulabilecek farklı bir konuya kayıyordu. Wallerstein'ı ve onun üzerine okumak için de bir fırsat olarak da görerek neden sonra karar verdiğimi de hatırlayamadığım "Wallerstein'da Hegemonya Kavramı" konusunu seçtim ve kütüphanelerin yolunu tuttum tezin örnek içeriğini ve kaynakçayı hazırlamak için...

ODTÜ ve Bilkent kütüphaneleri o zamanlar aradığınızı yegane bulabileceğiniz yerlerdi... Ancak Tez örneği çalışmama temel teşkil edecek kaynak makale olan "The Three Instances of Hegemony in The History of The Capitalist World-Economy" bulunamıyordu, şaka gibiydi ama aramadığım açık kaynak ve kütüphane kalmamıştı. İlgili dergiyi bulduğumu ama içinde makalenin olduğu sayfaların kayıp olduğunu gördüğümü de hatırlıyorum. Ne yapacağımı şaşırmıştım! o makale olmasa olmazdı, bütün çalışmanın temeli oydu!...

Neden sonra aklıma bir şey geldi, çaresizlikten sonra sanırım... Wallerstein emekli olduktan sonra Yale üniversitesine bir anlamda araştırmacı profesör olarak geçmişti, 70 yaşının üzerindeydi, e-posta ile ulaşabilir miydim.. aklımda bu sorularla Wallerstein'ın e-posta adresini buldum ve durumumu açıklayan bir mektup yazdım... şayet ulaşırsam mutlaka cevap verir diye de düşünmüyor değildim ama yoğunluklar, gözden kaçmalar, umursamamalar her zaman olabilirdi...

Birkaç gün sonra e-posta'da Wallerstein'ın adını görünce çok sevindiğimi hatırlıyorum. Hemen açıp bir çırpıda okudum yazısını... ve gördüm ki kayıp makalesi yazarında bile yokmuş! bana bilgisayarımda yok ama posta adresini gönderirsen kütüphaneden bir örneğini çıkarır posta ile gönderirim diyordu yazısında... hemen adresimi gönderdim, ilgisine ve nezaketine çok teşekkür ettim ve ABD'de kaç günde gelir bu posta düşünmeye başladım... çok fazla zaman geçmedi sanırım birkaç hafta fotoğrafını paylaştığım zarf ve makale elimdeydi. Düşünceli ve ilgili bir insan olmanın bir sonucu olarak sanırım.

Wallerstein her ne kadar "sol" ve "Marksist" başlıklar kategorisi altında değerlendirilmeye çalışılsa da kendi düşüncelerini şekillendiren (elbetteki bazı temel tercih noktalarından hareketle) özgür ve bağımsız aynı zamanda nitelikli eleştiriye açık bir yazar, akademisyen ve düşünür pozisyonunu korudu. Yani yalnız olmayı ve kalmayı seçenlerdendi. Marksistlere, sosyalistlere liberallere,  kapitalistlere ne de düşünürmüş gibi yapan akademik ya da ekonomi-politik "gelenek ve göreneklere" de yaranabildiği pek söylenemez, düşünen bir insan için yaranmaktan daha kötü ne olabilir ki zaten!

1998 yılından beri görüşlerini düzenli olarak kurucusu olduğu Fernand Braudel Merkezi altında  paylaştığı; bu kapsamda 500. ve  son yazısı olmasına karar verdiği  https://www.iwallerstein.com/this-is-the-end-this-is-the-beginning/
yazısı Dünya siyaseti ve ekonomisi üzerine yaptığı son yorumdu ve başlığı "This is the end; this is the beginning" olmuştu. Onun için artık bir son... kalmaya devam eden bizler için ise her yeni gün bir başlangıç olmaya devam edecek...

Wallerstein sonsuzluğun bir parçası olmaya giderken, en azından bir anlamda kendisi ile ilgili beni yazmaya zorlayarak uzun zamandır yazmadığım, yazmak istemeyerek kendime direndiğim halime karşı bir ölçüde yenilmemi de sağlamıştır. Kendisine tekrar teşekkür borcumu ifade etmem gerekiyor...

Miyopluklarla ölçülen doğru ya da yanlışın ötesinde; nitelik, incelik, akıl, mantık, özgürlük, bağımsızlık, vicdan, ahlak, fikri namus temelinde düşünce üreten ve geliştiren az sayıdaki insan gibi Wallerstein da aklımdaki sevgi ve saygıyla anılacaklar arasındaki yerine kurulmuştur artık.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder