9 Nisan 2016 Cumartesi

AŞK

Birbirine bu kadar güzel bakan, birbirinde Aşk'ı görmüş, görebilmiş başka kimse görmedim!


 « Şunu çok açıkyüreklilikle söyleyebilirim; o benden daha iyi bir insandı. O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz... Ben Yaman’la birlikte onun kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar masum yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın. O, o kadar ahlâklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız »


Ben hayatımda birbirine bu kadar güzel bakan iki insan görmedim, tarihte olmuştur belki ama ben duymadım, okumadım, görmedim… Hele de bir kadının aşık olduğunu, olabildiğini hiç görmedim… Ender de olsa kendine aşık olanı delicesine seven kadın gördüm ama aşık kadın da görmedim!

Leyla ile Mecnun’da görmedim! Romeo ve Juilette’de görmedim! Ferhat ile Şirin’de görmedim! Aslı ile Kerem’de görmedim! Antonius ve Kleopatra’da hiç görmedim!... Hiçbiri Aşk değildi; hepsi birer trajediydi, yaşanmamışlığın, yaşanamamışlığın trajedisiydi! Aşk'ın yaşanabilme ihtimalinin, bir umudun trajedisiydi!

Yaşana yaşana güzelleşen bir Aşk da görmedim! Gözlerim faltaşı gibi açık, nedense yıllandıkça daha iyi görüyor, kulaklarım tanımadığı dillerin, kelimelerin bile seslerinden hüznü ve mutluluğu duyabiliyor. Hislerim en içteninden, en beyazından yalanları bile algılıyor; bombanın peşinde koşan bir köpekten bile daha hassas ve tedirgince kokusunu alıyorum Aşk'ın, dokunmadığımda bile uzay zamanın dokusunu hissediyor ellerim, ama ben böyle bir Aşk görmedim…

Yaşandıkça güzelleşen, solmayan çiçekler açan, yokluğunda bile yaşanmışlığın özlemiyle büyüyen bir Aşk görmedim!

Ayrılık ve acının Aşk sanıldığı saçmalıklar dünyası, kavuşmanın Aşkı öldürdüğü Dünya! yaraların sevildiği, ayrılıkların ve ölümün yüceltilip kutsandığı, hayatın, yaşamın, yaşamanın unutulduğu dünya!

Aşk diye diye trajedileri anlattılar bize, Aşk’ı hiç anlatmadılar oysa, anlatamadılar çünkü aslında hiç yaşamadılar! Aşk’ı anlatanlar yokluğunu anlattılar hep, yokluğunun dramını ve dahi trajedisini! Aşk’ın en büyükleri en trajik olanlarıydı… Aşkın mutsuzluğunu anlattılar! Mutlu Aşk yokturu anlattılar bıkmadan, usanmadan… Oysaki mutsuz Aşk yoktu! "Olsun biz de mutsuz oluruz" diyenin büyük mutluluğundaydı Aşk, delirtmeselerdi eğer…

Mutsuzluğa cesaret edebilecek kadar mutlu olanın yüreğindedir Aşk! İnsanlar mutluluğa aşık, mutluluğa bağımlı, mutluluğa tutsak! Tutsaklıklarına her geçen gün biraz daha tutsak… çaresizce… Aşk’ın onları mutsuz etmesinden korkuyorlar, hayal kırıklıklarından korkuyorlar, delicesine biriktirdikleri beklentilerinden korkuyorlar ve korka korka aşık olmak istiyorlar… Kim korkarak aşık olabilmiş ki! Kim korkusuna teslim olmamışki en sahtesinden mutluluklarla!

Aşık olacaklarına değil, asla değil! Kendimiz de kendimiz diye diye inşa ettiğimiz o tuhaf sevimsiz varlığa mutluluk arıyorlar… en uygun olanına Aşık olmak istiyorlar!, risksiz, temiz, güzel, pazarlanabilir, ilgi çekebilir Aşklar arıyorlar… Aşk’ın "smooth criminal"ları onun peşinde hep ve elbette de bulunca hiç tereddüt etmeden öldürüyorlar!...

Gerçekten aşık olan bir kadın, bu kadar güzel bakan bir kadın da görmedim!

« Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece.
Yalnızlık, sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna » derken ki kadar…

Eyvallah… masum değiliz hiçbirimiz ama bu kadar az günahkarını görmedim ben Aşk’ın!

Kalbim bir mektup gibi buruşturulup fırlatıldığında da, kendimi kimsesiz ve erken unutulmuş hissettiğimde de görmedim… 

Aşk’ın amansızlığından mı, Yamansızlığından mı yoksa…

«Belki de siz herkes için daha adil, daha vicdanlı daha temiz bir dünyanın düşünü paylaştığınız için başkalarıyla da bir arada durmanın ne kadar zenginleştirici bir şey olduğunu biliyordunuz”. » 

Aşık olmanın, olabilmenin ne olduğunu biliyordunuz!…

Yazdığın gibi Meral herkes kendi kişisel başarı öyküsünün peşinde”, “cv”lerden taşan, kalplerden boşalan… Bir başkasında bile kendi hikayesini yazmanın peşinde… Ne anlayabildikleri bir hayat, ne de anlatabilecekleri bir öyküleri; ne anlayabilecekleri bir Aşk var, ne de anlatabilecekleri… 

Aşk’ın niye mutsuzluk getirdiğini söylüyorlar biliyor musun Meral? Çünkü tüketebiliyorlar, özenle biriktirdikleri beklentilerle tüketiyorlar Aşkı… tüketerek mutlu olmanın ömrü ne kadar ki! ömrün ne olduğunu bilmiyorlar ki...

Özlenecek birşey yok dünyada, merak etmeyin ardınızda kalanı, ama siz yaşanmış Aşkınızla çok özleniyorsunuz bilin istedim…

Giderayak “Bu dünya Aşktan anlamıyor demişsin”… bırak Aşk gibi bir duyguyu Meral, bir boktan anlamıyor bu dünya, hiçbir boktan anlamıyor! Bırak bir damlada okyanus olabilene aşık olmayı, hiçbirşeyi Aşk ile yapamıyor bi dünya insan… “Empati”yi icat eden bir dünyadan ne bekliyoruz ki zaten; nasıl bir yoksulluktur, yoksunluktur bu!

« Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ’biz’ olabilme hâlidir. İnsan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz. » 

Hissettiğin şey, yaşadığın şey Aşk, gerçekten gerçek Aşk! Sızmışsınız birbirinize, birbirinizde sızmışsınız…

Bize ayna olduğu zaman sevdiğimizi kırmadığımızdır Aşk, aynı senin hissettiğin gibi. Kırmamışsın, kırılmamışsın… kendinden vazgeçmişsin! Aşk için…

Birbirine bu kadar güzel bakan, birbirinde Aşkı görmüş, görebilmiş başka kimse görmedim ben!

  

2 yorum:

  1. Gozlerim yasardi okurken. Hissederek yazmissin. Cook sey var soyleyecek, simdilik bununla yetin: Eline, hisseden, dusunen, yasayan yerlerine saglik :)

    YanıtlaSil