Birbirine bu kadar güzel bakan, birbirinde Aşk'ı görmüş, görebilmiş başka kimse görmedim!
« Şunu çok açıkyüreklilikle
söyleyebilirim; o benden daha iyi bir insandı. O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz... Ben Yaman’la
birlikte onun kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar masum yaşamayı
öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın.
O, o kadar ahlâklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü
olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız »
Ben hayatımda birbirine bu kadar güzel bakan iki insan
görmedim, tarihte olmuştur belki ama ben duymadım, okumadım, görmedim… Hele de
bir kadının aşık olduğunu, olabildiğini hiç görmedim… Ender de olsa kendine aşık
olanı delicesine seven kadın gördüm ama aşık kadın da görmedim!
Leyla ile Mecnun’da görmedim! Romeo ve Juilette’de görmedim!
Ferhat ile Şirin’de görmedim! Aslı ile Kerem’de görmedim! Antonius ve Kleopatra’da
hiç görmedim!... Hiçbiri Aşk değildi; hepsi birer trajediydi, yaşanmamışlığın,
yaşanamamışlığın trajedisiydi! Aşk'ın yaşanabilme ihtimalinin, bir umudun
trajedisiydi!
Yaşana yaşana güzelleşen bir Aşk da görmedim! Gözlerim
faltaşı gibi açık, nedense yıllandıkça
daha iyi görüyor, kulaklarım tanımadığı dillerin, kelimelerin bile seslerinden
hüznü ve mutluluğu duyabiliyor. Hislerim en içteninden, en beyazından yalanları
bile algılıyor; bombanın peşinde koşan bir köpekten bile daha hassas ve
tedirgince kokusunu alıyorum Aşk'ın, dokunmadığımda bile uzay zamanın dokusunu
hissediyor ellerim, ama ben böyle bir Aşk görmedim…
Yaşandıkça güzelleşen, solmayan çiçekler açan, yokluğunda
bile yaşanmışlığın özlemiyle büyüyen bir Aşk görmedim!
Ayrılık ve acının Aşk sanıldığı saçmalıklar dünyası,
kavuşmanın Aşkı öldürdüğü Dünya! yaraların sevildiği, ayrılıkların ve ölümün
yüceltilip kutsandığı, hayatın, yaşamın, yaşamanın unutulduğu dünya!
Aşk diye diye trajedileri anlattılar bize, Aşk’ı hiç anlatmadılar
oysa, anlatamadılar çünkü aslında hiç yaşamadılar! Aşk’ı anlatanlar yokluğunu
anlattılar hep, yokluğunun dramını ve dahi trajedisini! Aşk’ın en büyükleri en
trajik olanlarıydı… Aşkın mutsuzluğunu anlattılar! Mutlu Aşk yokturu anlattılar
bıkmadan, usanmadan… Oysaki mutsuz Aşk yoktu! "Olsun biz de mutsuz oluruz" diyenin büyük mutluluğundaydı Aşk, delirtmeselerdi eğer…
Mutsuzluğa cesaret edebilecek kadar mutlu olanın yüreğindedir
Aşk! İnsanlar mutluluğa aşık, mutluluğa bağımlı, mutluluğa tutsak! Tutsaklıklarına
her geçen gün biraz daha tutsak… çaresizce… Aşk’ın onları mutsuz etmesinden
korkuyorlar, hayal kırıklıklarından korkuyorlar, delicesine biriktirdikleri
beklentilerinden korkuyorlar ve korka korka aşık olmak istiyorlar… Kim korkarak
aşık olabilmiş ki! Kim korkusuna teslim olmamışki en sahtesinden mutluluklarla!
Aşık olacaklarına değil, asla değil! Kendimiz de kendimiz
diye diye inşa ettiğimiz o tuhaf sevimsiz varlığa mutluluk arıyorlar… en uygun
olanına Aşık olmak istiyorlar!, risksiz, temiz, güzel, pazarlanabilir, ilgi
çekebilir Aşklar arıyorlar… Aşk’ın "smooth
criminal"ları onun peşinde hep ve elbette de bulunca hiç tereddüt etmeden
öldürüyorlar!...
Gerçekten aşık olan bir kadın, bu kadar güzel bakan bir kadın
da görmedim!
« Kan ter içinde
uykularından uyanıyorsan eğer her gece.
Yalnızlık, sevgili gibi
boylu boyunca uzanıyorsa koynuna » derken ki kadar…
Eyvallah… masum değiliz hiçbirimiz ama bu kadar az
günahkarını görmedim ben Aşk’ın!
Kalbim bir mektup gibi buruşturulup fırlatıldığında
da, kendimi kimsesiz ve erken unutulmuş hissettiğimde de görmedim…
Aşk’ın amansızlığından mı, Yamansızlığından mı yoksa…
«Belki de siz herkes için daha adil, daha vicdanlı daha temiz bir dünyanın düşünü
paylaştığınız için başkalarıyla da
bir arada durmanın ne kadar zenginleştirici bir şey olduğunu biliyordunuz”. »
Aşık olmanın, olabilmenin ne olduğunu biliyordunuz!…
Yazdığın gibi Meral “herkes
kendi kişisel başarı öyküsünün peşinde”, “cv”lerden taşan, kalplerden
boşalan… Bir başkasında bile kendi hikayesini yazmanın peşinde… Ne
anlayabildikleri bir hayat, ne de anlatabilecekleri bir öyküleri; ne anlayabilecekleri
bir Aşk var, ne de anlatabilecekleri…
Aşk’ın niye mutsuzluk getirdiğini söylüyorlar
biliyor musun Meral? Çünkü tüketebiliyorlar, özenle biriktirdikleri beklentilerle
tüketiyorlar Aşkı… tüketerek mutlu olmanın ömrü ne kadar ki! ömrün ne olduğunu bilmiyorlar ki...
Özlenecek birşey yok
dünyada, merak etmeyin ardınızda kalanı, ama siz yaşanmış Aşkınızla çok
özleniyorsunuz bilin istedim…
Giderayak “Bu dünya Aşktan anlamıyor demişsin”…
bırak Aşk gibi bir duyguyu Meral, bir boktan anlamıyor bu dünya, hiçbir boktan
anlamıyor! Bırak bir damlada okyanus olabilene aşık olmayı, hiçbirşeyi Aşk ile
yapamıyor bi dünya insan… “Empati”yi
icat eden bir dünyadan ne bekliyoruz ki zaten; nasıl bir yoksulluktur,
yoksunluktur bu!
« Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi
benliğini ezmeden ’biz’ olabilme hâlidir. İnsan egosu denetlenmesi en güç olan
şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz.
»
Hissettiğin şey, yaşadığın şey Aşk, gerçekten gerçek
Aşk! Sızmışsınız birbirinize, birbirinizde sızmışsınız…
Bize ayna olduğu zaman sevdiğimizi kırmadığımızdır Aşk,
aynı senin hissettiğin gibi. Kırmamışsın, kırılmamışsın… kendinden
vazgeçmişsin! Aşk için…
Birbirine bu kadar
güzel bakan, birbirinde Aşkı görmüş, görebilmiş başka kimse görmedim ben!
Gozlerim yasardi okurken. Hissederek yazmissin. Cook sey var soyleyecek, simdilik bununla yetin: Eline, hisseden, dusunen, yasayan yerlerine saglik :)
YanıtlaSilgüzel paylaşımınız için teşekkürler Seokoloji
YanıtlaSilVezir Sosyal Medya
HDE Bilişim
Alışveriş